Barcelona’nın
Primle Dansı
Avrupa’nın büyük
kulüpleri arasında 2014/15 sezonu hesaplarını ilk açıklayan, başkanlık
seçiminin de etkisiyle Barcelona olmuştu. Rakamlara hızlıca göz atıldığında
gelirlerin ciddi oranda arttığı ama gider artışının daha büyük olduğu
görünüyordu. Manzara bizim için tanıdıktı, bu filmi 2010’da da görmüş, hatta
hakkında detaylı bir yazı yazmıştık: Primler.
Aziz Yıldırım’ın
“maçbaşı ödemelerini kaldırıyoruz” açıklamasıyla primler bizde de gündemde. Başkan,
prim sistemlerinde modern dünyanın uygulamalarına geçmek istiyor ve hatta diğer
kulüplere de aynısını tavsiye etti. Fikir teoride güzel ama pratikteki sorun
şu: Türk Futbolu, modern dünyanın bir parçası değil.
Muasır medeniyetler
seviyesinde geçerli akçe, oyuncuların alacaklarını aksatmadan ödemek. Oysa
bizim dünyamız bambaşka, “alacağım yoktur kâğıdı” en kıymetlimiz... Türkiye’de
bu uygulamaları yapabilecek kulüp sayısının bir elin parmaklarını geçmesi zor
görünüyor. Bu konuyu sonraya bırakıp, 2021’de 1 milyar avro gelire ulaşmayı
hedefleyen Barcelona’ya odaklanalım.
FC Basel’de
oynamış, FC Zürich’in kurucuları arasında yer almış bir İsviçreli olan Joan
Gamper’in kurduğu FC Barcelona’nın mottosu “Mes Que un Club”. “Bir kulüpten
ötesi” olarak çevirebileceğimiz bu söz, kulübün Katalanlar için anlamını da
yansıtıyor. Franco rejiminde kulüp ne asıl armasını ne asıl adını
kullanabiliyor ne de yönetimini seçebiliyordu. Camp Nou’daki maçlarsa halkın
Katalanca konuşabildiği belki de tek yerdi.
Franco’nun ölümü
sonrası 74’te armasına 75’te adına kavuşan kulüp, 78’de ilk kez üyelerinin
oylarıyla başkanını seçebildi. Kazanan Nunez, bölgenin en büyük inşaat
şirketinin sahibiydi. Zamanla kendisini o koltuğa oturtan demokrasiden pek hoşlanmamaya
başladı. Hem idari hem ekonomik anlamda kulüpte şeffaflık kayboldu. Taraftarlar
ve üyeler kulübün işleyişi hakkında neredeyse hiç bir şey bilmiyorlardı.
Nunez ve
kurmaylarının ekonomik anlamda gözlerinin açılışı 90’ların ikinci yarısında... Özellikle
Manchester United’ın işleyişi, ekipte büyük hayranlık uyandırmıştı: Sürekli
akıp giden fizibilite raporları, uluslararası arenaya açılmış dev bir pazarlama
ağı ve elde edilen büyük gelir… Nunez, bir parçası kulübü borsaya açmak olan
Barça 2000 projesini geliştirdi. Ama yoluna mavi bir fil dikilecekti.
İdare erbabı fil
Elefant Blau(Mavi
Fil) hareketi, iki avukat Joan Laporta ve Sebastia Roca önderliğinde doğdu.
Nunez’in kulübü hem kötü yönettiği hem de “Mes que un club” yapan değerleri yok
ettiği iddiasındaydılar. Mavi Fil; Barcelona’nın misyonunun spor olduğunu,
Nunez’in seçtiği yolun buna sadece teğet geçebildiğini ve Nunez’in sporu amaç
değil araç olarak kullanarak dev bir ticari makine yaratmaya çalıştığını savunuyordu.
Barcelona ekonomik olarak da en güçlü olmayı hakediyordu ama bu hedefe,
değerlerini çiğnemeden ulaşmalıydı.
Çabalarını
güvensizlik oylamasına kadar götürmeyi başarsalar da kaybettiler. Ama aldıkları
güçlü destek, Nunez’i istifaya götüren yolda ilk adım oldu. 2000’de adayları Bassat
kaybetti. Başkanlığı kaptırdıkları Gaspart’ın 3 yılda 57 milyon zararla geçilen
dönemi sahada da felaketti ve yollarını açtı.
2003’te nihayet kazandılar,
Cruijjff’un avukatı ve Mavi Fil’in kurucusu Laporta yeni başkandı. 2003/04
sezonu öncesi devraldıkları manzaraysa iç karartıcıydı:
Barcelona ligi
altıncı sırada, son 15 yılın en kötü derecesiyle tamamlamıştı. Önceki
altıncılıkta en azından kupa kazanılmıştı ama son dört yıldır ne lig, ne kupa
ne de Avrupa’da zafere ulaşılamıyordu ve bu kulüp tarihi için bir ilkti. UEFA
Kupası’na katılma hakkı, ligin ancak son haftasında elde edilebilmişti.
Malî durum da
farklı değildi. 123 milyonluk yıllık gelir, Manchester United’ın gelirinin
yarısından da azdı. Yıllık ücret yükü 110 milyondu ve gelirin %88’ini yutuyordu.
Borç, yıllık gelirin 1,5 katından fazlaydı: 186 milyon.
Laporta, hem ekonomik hem saha performansını yükseltmeyi,
bunu yaparken de kulübün “güzel futbol” ilkesinden ve sosyal sorumluluklarından
ödün vermemeyi vaad etmişti. İlk hamle, futbolda deneyimli yöneticilerin yerine
genç ve başarılı profesyonellerle yola çıkmaktı.
Seçimin hemen ardından dokuz yöneticinin yedisi
değiştirildi. Maliyetleri düşürerek son beş yılda ilk kez denk bir bütçeye
ulaşmak mümkünken farklı bir stratejide karar kılındı. Takıma acil yatırım
yapılarak başarı sağlanacak ve gelirler arttırılacak, aynı zamanda giderler de
kontrol altına alınacaktı.
0 comments :
Post a Comment